
Tedavi Yöntemleri 1. Hastayı Tedaviye Katma ve İyi İlişki Kurma Aşaması Tedavi sürecinin başarısı büyük ölçüde terapist ile hasta arasında kurulan sağlam terapötik ilişkiye bağlıdır. İyi bir terapistin empati, sıcaklık, içtenlik ve koşulsuz kabullenme gibi özelliklere sahip olması beklenmektedir. Psikotik hastalarla çalışma deneyimi ve bilgisi de bu süreç için önemlidir. Terapist, şizofren hastalarla ilişki kurarken hastanın deneyimlerini küçümsemeden, onların gerçekliğini yargılamadan yaklaşmalıdır. Hastayı tedavi sürecine dahil etmek için, hastanın deneyimlerini ve sanrılarını anlamaya çalışmalı ve bunları doğrudan reddetmek yerine, hastayı kendi gerçeklerini sorgulamaya ve test etmeye teşvik etmelidir. Bu süreçte, hastanın anlattıkları başlangıçta anlamsız görünse de zamanla hastanın yaşam öyküsü ve düşünce yapısını anlamak için önemli bilgiler sağlayabilmektedir. 2. Normalize Etme Aşaması Temel fikir, şizofreni belirtilerinin, özellikle sesler duyma gibi deneyimlerin, normal insan deneyimiyle ilişkilendirilebileceği ve bu şekilde hastanın kendini daha az yabancı ve daha normal hissetmesinin sağlanabileceği olmuştur. • Uyku Yoksunluğu Modeli: Uykusuzluğun illüzyonlar, varsanılar ve paranoid düşüncelere yol açabileceğini belirtmektedir. Bu model, hastaların kendi deneyimlerini anlamalarına yardımcı olabilmekte ve ilaç tedavisine uyumlarını artırabilmektedir. • Uyaran Yoksunluğu Modeli: Uzun süreli izolasyonun varsanıları tetikleyebileceğini vurgulamaktadır. Hastaların sosyalleşmenin önemini kavramalarını sağlamaktadır. • Hücre Hapsi Modeli: Uzun süreli iletişim yoksunluğunun psikotik belirtilere yol açabileceğini göstermektedir. • Posttravmatik Stres Modeli: Önemli yaşam olaylarının ardından psikozun gelişebileceği ve bireylerin aşırı stres altında nasıl tepki verebileceğini tartışmaktadır. Bu, hastaların kendi deneyimlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olabilmektedir. 2. Normalize Etme Aşaması • Rehin Alma Modeli: İzolasyon ve iletişim sorunlarının psikotik semptomlara yol açabileceğini belirtmektedir. • Cinsel Taciz Modeli: Cinsel taciz geçmişi olan bireylerde varsanıların yaygın olduğunu göstermektedir. Bu, hastaların semptomları ile geçmiş travmatik deneyimleri arasındaki bağlantıları anlamalarına yardımcı olabilmektedir. Bu modeller, şizofreni semptomlarının sadece bu hastalığa özgü olmadığını ve stres, izolasyon, travma gibi yaygın insan deneyimleriyle bağlantılı olabileceğini göstererek hastalara farklı bir perspektif sunmaktadır. Ayrıca, şizofreni tanısının öğrenilmesinin hastalarda oluşturabileceği aşırı uyarılmışlık, anksiyete ve ümitsizlik gibi duygudurumları ele almakta ve bu tür olumsuz düşüncelerin psikotik atağı tetikleyebileceği veya ilaç uyumunu azaltabileceği konusunda uyarmaktadır. Bu nedenle, şizofreni kavramını hastalar için daha az tehditkar ve daha anlaşılır hale getirmek terapinin önemli bir parçası olmaktadır. 3. Rasyonel Geliştirme Aşaması Bu aşamada, terapist ve hasta işbirliği içinde, hastanın belirtilerinin nasıl ortaya çıktığına dair bir anlayış geliştirmektedirler. Bu aşama, hastanın şizofreni belirtilerinin altında yatan nedenleri anlamasına ve bu nedenlerle nasıl başa çıkabileceğine dair stratejiler geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Hastanın semptomlarını ve hastalığın seyrini etkileyen çeşitli faktörleri anlaması, tedavi sürecinde önemli bir adımı temsil etmektedir. • Stres-Yatkınlık Modeli: Bu model, şizofreniye yatkınlığı ve hastalığın seyrini etkileyen etkenleri incelemektedir. Genetik, intrauterin faktörler, doğum travması, çocukluk dönemi enfeksiyonları, kafa travmaları ve olumsuz çevresel koşullar gibi biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin etkileşimi üzerinde durulmaktadır. Model, şizofreniye yatkınlığı artıran dört ana etkeni tanımlamaktadır: 1. Sosyal beceri eksikliği, 2. Şizotipal kişilik özellikleri, 3. Bilişsel nöropsikolojik bozukluklar, 4. Non-spesifik nörolojik belirtiler. 3. Rasyonel Geliştirme Aşaması • Ek Stres Etkenleri: Model, şizofreniye yatkınlığın yanı sıra ek stres etkenlerinin de hastalığın tetiklenmesinde rol oynadığını belirtmektedir. Bu ek stres etkenleri biyolojik (örneğin, ilaç kötüye kullanımı) veya psikolojik (örneğin, önemli yaşam olayları, aşırı eleştiri) olabilmektedir. • Semptomların İncelenmesi: Hastanın semptomlarının nasıl ortaya çıktığının anlaşılması için, terapist ve hasta birlikte çevresel sorgulama, imgeleme ve rol oynama gibi teknikleri kullanmaktadır. Bu teknikler, hastanın başarı, onaylanma ve kontrolle ilgili altta yatan düşünce kalıplarını ortaya çıkarabilmektedir. • Seans Yönetimi: Terapinin bu aşamasında, terapistin hastanın duyarlı olduğu konulara dikkatli yaklaşması ve anksiyete düzeyinin yükselmesi durumunda geri çekilme taktiğini kullanarak konuları erteleme yeteneği isteği bulunmaktadır. Paranoid sanrıları olmayan hastalarda, izin alınarak görüşmeler kaydedilebilmekte ve hastalara ev ödevleri verilebilmektedir. 4. Anksiyete ve Depresyon Tedavi Aşaması Bu aşama, şizofreni hastalarının duygudurum bozukluklarını yönetmelerine ve genel tedaviye daha iyi uyum sağlamalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Anksiyete ve depresyonun etkin bir şekilde ele alınması, hastanın genel iyileşme sürecine ve yaşam kalitesine önemli katkılarda bulunabilmektedir. Şizofreni hastalarında sıkça rastlanan duygudurum bozuklukları olan anksiyete ve depresyonun yönetimi ele alınmaktadır. • Anksiyetenin Azaltılması: Anksiyete belirtileri, normalizasyon yöntemleriyle azaltılabilmektedir. Bu, hastaların anksiyete semptomlarını normal insan deneyimiyle ilişkilendirmelerine ve bu şekilde semptomları daha az tehditkar olarak algılamalarına yardımcı olmaktadır. Eğer anksiyete devam ederse, özellikle sanrılarla ilişkili anksiyete durumlarında, hastalara progresif kas gevşetme teknikleri öğretilmektedir. • Depresyon Tedavisi: Hafif ve reaktif depresyon durumlarında bilişsel terapi yaklaşımları kullanılmaktadır. Bu, hastanın depresif düşüncelerini ve duygularını ele almasına ve bunlarla başa çıkabilmesine yardımcı olmaktadır. Bazı durumlarda, terapinin bu aşamasında antidepresan ilaçlara başvurulması gerekebilmektedir. 5. Nöroleptiklere Dirençli Pozitif Psikotik Semptomlarda Bilişsel-Davranışçı Terapi Tekniklerinin Uygulama Aşaması Bu aşama, şizofreni hastalarının nöroleptiklere dirençli pozitif psikotik semptomlarıyla etkili bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olmak için çeşitli teknikleri ve yaklaşımları içermektedir. Hastaların semptomlarıyla daha iyi başa çıkmaları, düşüncelerini düzenlemeleri ve genel yaşam kalitelerinin iyileştirilmesi hedeflenmektedir. Nöroleptik ilaçlara direnç gösteren şizofreni belirtilerinin yönetimi için çeşitli BDT teknikleri bulunmaktadır: • Sanrıların Yönetimi: Sanrılar, hastanın sosyal ve kültürel bağlamıyla uyumsuz olan, karşıt kanıtlara rağmen sarsılmayan yanlış inançlardır. Terapist ve hasta işbirliği içinde, sanrıların çevresel sorgulaması yapılmakta ve Sokratik yöntemle sanrıların etkileri analiz edilmektedir. Sanrılarla ilgili kanıtlar toplanmakta, değerlendirilmekte ve gerçeklik testleri uygulanmaktadır. • Varsanılarla Başa Çıkmak: İşitsel varsanılar, hasta ve terapistin işbirliğiyle, seslerin kökenine dair hipotezler kurarak ele alınmaktadır. Hastalar seslerin doğruluğunu değerlendirmekte, seslerin içeriğine ve kaynaklarına odaklanmaktadırlar. Bu süreçte hastaların seslerle ilgili kayıt tutmaları ve bu kayıtların değerlendirilmesi önemlidir. 5. Nöroleptiklere Dirençli Pozitif Psikotik Semptomlarda Bilişsel-Davranışçı Terapi Tekniklerinin Uygulama Aşaması • Düşünce Bozukluğunun Tedavisi: Şizofrenik düşünce bozukluğu, düşünce bağlantıları ve ilişkisiz görünen konuşmalar arasında bağlantı kurmak amacıyla ele alınmaktadır. Neolojizmler kabul edilmemekte ve söylenen kelimelerin anlamları sorgulanmaktadır. • Negatif Belirtilerin Yönetimi: Negatif belirtiler, pozitif semptomlar, nöroleptik yan etkileri ve depresyonla ilişkilendirilebilmektedir. Pozitif semptomlarla etkili bir şekilde başa çıkılması, düşük doz nöroleptik kullanımı ve aktivitelerin planlanması gibi yaklaşımlar, negatif belirtilerin yönetiminde yardımcı olmaktadır. • Nüks Önleme: Hastanın nüks profilinin belirlenmesi ve tetikleyici faktörlerle semptomlar arasındaki bağlantıların anlaşılması nüksleri önlemede oldukça önemlidir. Aile tedavisi ve ilaç tedavisinin kombinasyonunun nüks riskini azalttığı vurgulanmaktadır. SONUÇ • Nöroleptiklerin Sınırlılıkları: 1950’lerde şizofreni tedavisinde nöroleptik ilaçların kullanılmaya başlanması önemli bir gelişme olmuş, ancak bu ilaçların pozitif psikotik belirtilere karşı tamamen etkili olmadığı görülmüştür. Çeşitli çalışmalar, hastaların önemli bir kısmında nöroleptiklere dirençli semptomların devam ettiğini göstermiştir. • Bilişsel-Davranışçı Terapilerin Rolü: Şizofreninin tedavisinde BDT’nin etkinliği ve önemi vurgulanmaktadır. BDT, stres-yatkınlık modeline dayanarak, hastalığın başlangıcını ve devamını “de-katastrofik” bir yaklaşımla açıklamaya çalışmaktadır. Bu, hastalığın normalleştirilmesine ve semptomların belirli stres etkenleriyle karşılaşılınca ortaya çıkan tepkiler olarak anlaşılmasına dayanmaktadır. SONUÇ • Normalizasyon Rasyoneli: BDT’nin bu yaklaşımı hem hastaların hem de terapistlerin hastalığa daha iyimser ve umutlu bir şekilde bakmalarını sağlamaktadır. Bu, terapötik kilitlenmeyi aşmalarına yardımcı olmakta ve hastaları “tedavi edilmez bir deli” veya “şizofreninin şanssız kurbanı” olarak değil, yaşamın belirli stres etkenlerine tepki olarak semptomları gösteren bireyler olarak görmeyi teşvik etmektedir. • Gelecek Perspektifleri: BDT’nin psikotik deneyimlerin tedavisindeki rolü henüz başlangıç aşamasındadır ve ileriye dönük innovatif yaklaşımlar ve kontrollü çalışmalar daha fazla bilgi sunacaktır. Hangi terapötik yaklaşımların hangi durumlarda etkili olduğu ve hangi hastaların bu tedaviden daha fazla yararlanabileceği gibi sorular gelecekteki araştırmaların odak noktası olacaktır.
Bir yanıt bırakın